HER FİRAVUN’UN BİR MUSA’SI VARDIR

Her şeyi yaratan Allah’tır.
Firavunları da!
Musaları da…

Sadece Firavunları yaratsaydı da Musaları halk etmeseydi adaletsizlik yapmış, böylece zulmetmiş olurdu. “O” ise bütün bu kötü sıfatlardan münezzehtir.

En büyük hatamız Firavun deyince sadece eski Mısırdaki Firavunu, Musa deyince de Hz. Musa’yı anlamamızdır.

Oysa yeryüzünde ne Firavunlar, ne Musalar vardır! Firavun olmak için Mısırdaki eski kral olmaya gerek yoktur. Zulmeden çoğu kişi bu kapsama girer. Çünkü Firavun’u Firavun yapan adı değildi, bu özelliğiydi. Onu zalim yapan zulmü başkalarını nasıl Firavun yapmaz!

Bu gerçeği pek göremiyoruz çünkü Firavun’un da Musa’nın da eski tarihi bir dönemde yaşadıklarını, sonra da ölüp gittiklerini düşünüyoruz.

İnsan sağlığını metalaştıran, sağlık gibi kutsal bir olgu üzerinde vahşice sömürüye yönelen mevcut tıp sektörünün (hepsini tenzih ediyorum) Musa’sı popülaritesi hızla artan alternatif tıp ve bitkisel tedavilerdir.

Üç kuruşa çalıştırdığı yetmezmiş gibi bir de hal ve tavırlarıyla çalışanlarını itip kakan, onurlarını rencide eden zalim bir patronun Musa’sı patron falan dinlemeyen, bir kere sesini yükselti mi aklını başından alan, kendisine varoşlardaki Hasan efendinin karısı kadar bile özenli davranmayan evdeki asi eşidir.

Zalim esnafın Musa’sı her yanı kaplayan ucuz Çin malıdır! Yahut yanı başında açılan ve daha ucuza satan komşu meslektaşı…

Çocuklara hakkıyla ders anlatmayan, dersi öylesine geçiştirmeyi kar sanan zalim bir öğretmenin Musa’sı kendi halini kabak gibi ortaya çıkaran başarılı başka bir öğretmendir.

Hastasına elini dahi dokunmayan, eline dokunmadığı gibi yüzüne bile bakmadan sadece ilaca sarılarak tedaviye yeltenen, böylece işini basite alan, lakin sağlığı ciddiye almayan zalim bir doktorun Musa’sı kendisine karşı olan kadim yaklaşımları hızla değişen hastalarıdır. Kendisine artık eskisi kadar saygı duymayan, ihtimam göstermeyen, özenli davranmayan, üstelik itip kakan hastaları…

Zalim bir babanın Musa’sı laf söz dinlemeyen, bir noktadan sonra zapt edilemeyen öz evladıdır.

Zalim bir kadının Musa’sı kocasının bir anda aleyhine dönen garip psikolojisidir. Ve tabi ki bundan etkilenen kendi psikolojisi!

Sürekli kural ihlali yapan, trafiği felç eden hoyrat ve zalim bir şoförün Musa’sı kısa sürede bozulacak olan asabıdır. Ve tabi ki bunun can yakıcı içsel azabı!

Vatandaşı horlayan, ona tepeden bakan, sürekli ertemeleye çalışan, kolaylaştırmak varken zorlaştırmayı marifet sanan zalim bir memurun Musa’sı Nemrut’a dönen yüzü, feri sönmüş gözleri, nuru kaybolmuş cildidir. Ve tabi ki bütün bunların kendisine yüklediği, sürekli ruhunu boğan kaskatı bir psikoloji…

Firavun yaşadığı dönemde zulümde tekti. O yüzden bir Musa’sı vardı haliyle. Oysa zaman içinde zulüm çoğaldıkça ve çeşitlendikçe Musa’lar da çoğaldı ve çeşitlendi.

Hepimizin bir sürü Musa’sı var artık! Lakin en büyük Musa bizi yapıp ettiklerimizle cezalandıran psikolojimiz ve bu psikolojiyi doğuran vicdanımızdır! 

Velhasıl örnekler çoktur.

Zalim olmak için Firavun olmaya gerek yoktur.

Her devirde her yer bir yığın zalimle doludur.

Ve tabi ki Musa ile…

Zalim olur da Musa olmaz mı!

Firavunlar yaratan Allah Musalar yaratmaz mı!

Öyleyse bırak Firavunlardan şikayet etmeyi de sen Musa mısın değil misin ona bak! 

izzetgullu

Psikolog

Bir yanıt yazın