MUTSUZLUĞUMUZUN BİR BAŞKA AÇIDAN HİKAYESİ

Mutlu olmak için küçük şeylerin önemini unuttuk.

Büyük şeyleri ise sığdıramadık, o uzun olmayan ömür sürecimize.

Vermeyi, fedakarlığı, öz veriyi alan için önemli belledik.

Vermeyi dindara, almayı ise dilenciye mahsus bildik.

“Bize ne” dedik. Allah versin diye de ekledik.

İşte böyle başladı insanoğlunun mutsuzluk hikayesi.

Ne ölüye ağlar olduk, ne diriye güler…

Ne ektikse onu biçtik.

Öyle ya, gül ektikte öyle mi fırtına biçtik!

Tayin geldi, tayin gitti; görmedik…

Nişan taktı, düğün yaptı; bilmedik…

Hasta yattı, ölü kalktı; duymadık…

Umurumda olmaz dedik.

Aman boşver, dünyada başka insan mı yok, biri gideeeer biri gelir dedik.

İşte böyle başladı, dertlerimizin birisinin gidip birisinin gelmesinin hikayesi.

Ona ne işim düşecek dedik!

Bugün bize işi düşenlerin yarın çocuklarımıza işi düşecek mi, bunu hiç düşünmedik!

Bu çığırı biz açtık.

Bu kuyuyu kendi ellerimizle biz, kendimiz kazdık.

Bilseydik yaparmıydık!

Ya her bildiğimizi doğru sandık ya da her şeyi bildiğimizi…

Ünvanlarını adlarının önüne alalı başladı insanoğlunun bu hikayesi.

Kendisini başkasından öne, en öne, hep öne alalı başladı.

Komşusu açken umarsızca tok yatmaya başlayalı başladı bu hikaye.

Bir ölüm lafını, bir hasta sözünü işittiğinde “aman ha” demekle, hemen tahtaya vurmakla, bunları kendisine yakıştıramamakla başladı bu hikaye.

Kaçmakla başladı.

Yüzleşmekten korkmakla.

Kendisini küçücük bir virüse yenik düşecek kadar zayıf ve çaresiz kabul etmemekte diretmekle başladı.

Büyüklük taslamakla…

Kendisini dev aynasında görmekle…

Göğü sanki kendisi bina etmişçesine kibirlenmekle başladı bu hikaye.

Uzaklara ve yukarılara bakarken radar; sahip olduklarına ve sahip olamayanlara bakarken ise bir anda ama kesilivermekle başladı.

Görmeyi devletin, işitmeyi ise sadece belediyelerin görevi saymakla…

Yolu bir kere olsun şehir mezarlığına düşmeyeli, yönü bir defa olsun huzureviyle kesişmeyeli, Beydağı mahallesinin güney yamacındaki bir gecekondu fukarasının yokluklarla dolu gönül sarayında bir akşam çayı içmeyi keseli başladı, insanoğlunun mutsuzluk hikayesi.

Velhasılı, muhasebeyi muhasebecilere havale etmekle başladı bu hikaye!

izzetgullu

Psikolog

Bir yanıt yazın