MADDEDE DEĞİL RUHUNDA EŞİTLEN

İnsanoğlu tuhaftır.

Hayvanlar acıkınca, insan ise karnı doyunca tehlikeli olur daha çok.

Hayvanlardan tek farkı aklı değil, budur ayrıca!

Aç insan kolay kolay kimseye zarar vermez. Mesela aç hırsızlardan kat kat daha fazladır her devirde; tok hırsız sayısı.

Buradan anlayın meseleyi.

Geçim derdi dünyasını öyle kuşatır ki ne kötülük düşünecek vakti olur ne bu hengamede aklına şeytan doğru düzgün vesvese verebilir. Beyni, bedeni, her şeyi karnını doyurmaya kilitlenmiştir çünkü.

Açlık insana sağlam bir onur da verir. Aç olduğu için etini satan kadından çok daha fazladır örneğin; anlık keyfi için gecelik alemlerde içkilere meze olan kadın sayısı!

Aldatan kadın ve erkek eşlere bakın; çoğu işi tıkırında aile üyesidir.

Her şeyi yolundadır çünkü.

Ruhu hariç…

Her şey tıkırına girince ruhun keyfi kaçar ne hikmetse.

Bu da ayrı bir muammadır şu alemde.

Galiba Allah hem maddi hem de manevi konforu aynı anda vermiyor bizlere.

Birini verdiğinde ötekini çekiyor!

Belki de bu bir tür; zıtlıklar içindeki insanoğlunu eşitleme biçimidir!

Her şey yolunda gidince insan ruhunu fark eder. O zaman buradaki noksanlık önemli olmaya başlar.

Fark edince.

İşte bu yüzden toplumlardaki dejenerasyon ekonomik kalkınmayla paralel seyreder sürekli.

O halde ne pahasına olursa olsun zenginlik dememeli.

Kalkınma sadece ekonomik göstergelerdeki iyileşme olarak görülmemeli.

Her şeyin en hayırlısını istemeli, isterken.

Her şeyin en hayırlısının ne olduğunun takdirini ise kimse kendisi yapmamalı…

İşi ehline bırakmalı sadece!

İşi O’na havale etmeli.

Kendisi derin bir nefes alıp huzurla köşeye geçmeli..

Sıkıntıya sabretmeli, ferahlığa da şükretmeli en fazla.

Ne sevincini abartmalı ne acısını!

Duygularına olması gerektiği kadar yer ve önem vermeli.

Her şeyinin duygu olmadığını bilmeli.

Sabrı ve şükrü hakkıyla anlayanın beyninde yokluklarla varlıklar aynı hizada eşitlenir, bunu görmeli.

Bunu bilmeyen dışarıda, yani madde olarak kendisini başkasıyla eşitleme çabası içinde heder olup gider her devirde.

Rızkın elinde olmadığını bilmez çünkü! Maddeyle boğuşur…

Madem madde olarak eşitleyemiyorsun kendini, çünkü bu elinde değil.

Öyleyse sabır ve şükür silahını kullan; bırak, o eşitlesin seni.

Maksat eşitlik değil mi!

Doğru, yağmur dinince ıslanmazsın.

Ama şemsiye kullanınca da ıslanmazsın…

izzetgullu

Psikolog

Bir yanıt yazın