BİZ SAĞLIKÇILAR MUTSUZUZ. ÇÜNKÜ HAKEDİYORUZ

Sağlıkta iş yükü ağırmış.

Tövbe yalan.

İçindeyim akşama dek…

Bildiğime mi inanayım duyduğuma mı!

Çoğu zaman mesai doktorlarla başlar. Bu çoğu yerde saat dokuz ile üç arası mesai demektir.

Hasta kamyona kum torbası yükleme hızında bakılarak birkaç saat içinde bitirilir, sonra herkes çıkar gider bir yerlere. Poliklinikler bomboş kalır genelde.

Ara ki bulasınız çoğunu!

Hasta yoğunluğu dokuzda başlar üçte falan biter birçok hastanede.

Neredeyse hasta sayısı kadar hemşire vardır artık servislerde.

Sekreterlerin işi sadece kayıt yapmaktır koca gün içinde. Çoğu lise mezunudur ve aldıkları maaş öğretmenlerden az değildir.

Ama ezildik, mağduruz sesleri onlardan daha fazla çıkar.

Çünkü icraat zayıfladıkça söz kuvvetli hale gelir.

Eskiden hakikaten zordu doktorun işi.

Şimdi tahlil bilgisayarda önlerine geliyor. Kayıtları bile kendileri yapmıyor, sekreterleri bu “zor” vazifeyi ifa ediyor.

İlacı da eczane veriyor zaten.

Şifayı ise Allah…

Üstelik artık her branşta aşağı yukarı sekiz – on hekim bulunuyor. İkisi – üçü aynı anda çalışabiliyor. Gerisi dinlenmede oluyor. Dönüşümlü poliklinik yapıyor bir çoğu.

Aldıkları maaş ortalamanın çok üzerinde. Neredeyse milli gelirleri bizlerden çok fazla olan Batı ülkelerindeki emsalleri kadar.

Bir serviste personel odasına girdiğinizde mutlaka kazak ören birilerini görürsünüz.

Bazılarında pasta börek dahi yapılır.

Ama sorarsanız en yorucu iş sağlıktadır, en az kazanan onlardır.

Hele ayda yılda birkaç da şiddet vakası görülürse dokunmayın yanarsınız!

“Mutsuzuz” der çoğu. Evet, işte bu çok doğrudur; hakikaten pek çoğu mutsuzdur.

Neden peki?

Çünkü kendim de dahil çoğumuz her gün sabahtan akşama dek pek çok hasta ahı alıyoruz. Bundan mutsuzuz biz sağlıkçılar.

Allah bir de üstüne mutluluk mu verecekti!

“Dertli insanın bedduasından korkun” der din… Hasta insandan dertlisi mi vardır!

Hastaneler yüzü asık, soru sormaya kolay kolay cesaret edemeyeceğiniz, terslemeye kafadan hazır yığınla personelle doludur.

Şefkat, güler yüz, empati gösteren nadir kişi çıkar karşınıza. Zaten bu “insan evlatlarına” o an çekinmeseniz, taciz olarak falan algılanmayacağına emin olsanız hemen oracıkta sarılasınız gelir.

VELHASIL

Biz sağlıkçıların ne karnı doyar ne de doğru düzgün mutlu olabiliriz biz.

Sanki savaş ortamında çalışıyormuş havasında asabice…

Adeta sırtımızda taş taşıyormuşuz gibi manasız bir gerilim ve koşuşturmaca içinde…

Evin kredisini öder ödemez ikincisinin yükü altına girerek…

Skoda yetiyorken jipe binme maliyeti altında inim inim inleyerek…

Ve sürekli  asabi olan, soluk ve soğuk bir yüz ifadesinin ruha yüklediği can sıkıntısında boğularak…

Dilimizde ise hiçbir zaman bitmeyecek olan şikayetlerle yaşar gideriz biz…

İşini hakkıyla yapanları tenzih ediyorum elbette. Ancak bu sektörde gözüme çarpan genel resim budur.

Öndeki yemyeşil ağaçları elbette görelim. Lakin bu koca ormanı görmemize mani olmamalıdır! 

izzetgullu

Psikolog

Bir yanıt yazın