MEKTUBUN DEĞİL ZARFIN ÖNEMSENDİĞİ BİR KÜLTÜRDE YAZAR OLMAK

Eğer okunmak ise gayeniz yazı yazmak, kitap yayınlamak bu ülkede çok zordur!

Önyargıların duvar olduğu, basit bir cümleyle bile bir anda serpileveren duyguların en baskın yönetici olarak benliklerde işlev gördüğü bir dünyadır buralar!

Zarfın mazruftan daha çok önemsendiği, en hakiki gerçekleri bile en alengirli laf ambalajlarına sararak süslememişseniz şayet en ufak bir ilgi ve kıymet görmediği yerdir…

“Nasıl buldunuz” diye sorulduğunda, “İyi ama sıkıcı yahut eğlenceli” denir genelde buralarda. Oysa kitap ve yazı işi sıkıcı olup olmaması önemli olan bir eğlence aracı değildir. İyi ise iyidir, önemli olan verdiğidir ama bu yeterli görülmez; eğlenceli de olmalıdır ayrıca!

Bu kültürde bilgiye bile palyaço gözüyle bakılır! Palyaço kılığına girmemiş, bin bir türlü şirinlikler yaparak göze hitap etmemiş bir bilgi ve yazım ürünü hemen reddedilir bu topraklarda!

Yazı beyne değil duygulara hitap etmelidir. Yazıya bilgi değil müzik muamelesi çekilir bizim buralarda!

Sorun sadece bu kadar mı! Keşke öyle olsa!

Kimi yazı yazanın saçını – sakalını beğenmez, bir grup insan sakala – bıyığa bakarak tavır alır hemen sana. Daha elinle kuş tutsan bir önemin kalmaz; nice kişilerin gözünde! Onların gözünde üstelik de doğmak için ürettiğin anda bitmişsindir artık.

Hem de sonsuza dek!

Bir kısmı esas vermeye çalıştıklarınla ilgileniyor görünse bile aslında yazılarının satır aralarında bir şeyler arar, orada gördüğünü sandığı detaylara takılır. Buralarda inanç durumunla alakalı bir ayrıntı yakalar hemen. Buradan hareketle siyasi görüşünü hemen bir kalıba oturtur. Bir kısım insan da o sebeple tavır alır hemen; bin bir çabayla ortaya koyduğun düşünsel emeğe!

Görüşüne kızarlar sana, sana kızarlar ürününe düşman olurlar!

Böylece hitap ettiğin kesim iyice daralır bir anda!

Bir kısmı hoşuna gitmeyen gerçeklere değindiniz diye sizden soğur ufak ufak! “Bu onun gözlemleri, hoşuma gitmese de bu böyle” diyemez çoğu kişi buralarda!

Bir grup için de bu şekilde hasım haline gelirsin aniden!

Bir anda hitap edeceğiniz potansiyel kesim hızla küçülür!

Evet bir anda sizi belli bir gurubun yazarı olarak görmeye başlarlar. Bu kesimin dışında kalanlar daha ne yaparsanız yapın asla dönüp bakmaz yüzünüze.

Gariptir, öbür kesimle de sorununuz olur. Onlar da sizi kolay kolay kendilerinden kabul etmeye yanaşmazlar. Çünkü o kesim içinde de aykırıdır duruşunuz! Çünkü o kesimin kabına da oturmazsınız tarzınızla ve ürününüzle…

Velhasıl bu coğrafyada düşünsel ürün vermek çok zordur!

İsa’dan yazsanız Musa taraftarları kızar size…

Musa’yı anlatsanız İsa taraftarları kin güder beyninize.

Hem İsa’yı hem Musa’yı yazsanız tarafsızca, iki tarafın memnuniyetsizliği birbiriyle yarışmaya başlar ancak.

İkisini de yazmasanız kendiniz yazar kendiniz okursunuz en fazla, hepten kaybedersiniz.

Böylesi bir zihniyet ortamında çok yönlü ve zengin bir zihinsel üretim olur mu!

Bunlar olmayınca düşüncede ilerleme olur mu!

Evet…

Faydalı olanın değil hoşa gidenin okunduğu, böylece düşünsel emek işçilerine (yazarlara), “Faydalı değil hoşa giden eserler yazın; içerik değil ambalaj, mektup değil zarfı güzel olsun” mesajı veren bir okuyucu kültüründe çok yönlü gelişim mümkün olabilir mi!

Velhasıl çok zordur bu topraklarda yazı yazmak, kitap yayınlamak…

izzetgullu

Psikolog

Bir yanıt yazın